Taraflar arasında yabancı tahkimin yetkili kılındığı bazı durumlarda çıkan uyuşmazlıklarda alacaklının alacağına ulaşması sırasında yabancı tahkim yargılamasında geçen süre, borçlunun mal kaçırarak alacaklının zarara uğramasına yol açmaktadır. İş bu nedenle Türk Mahkemeleri’nin yabancı tahkimin yetkili olduğu uyuşmazlıklarda geçici hukuki koruma tedbirleri hususunda karar verebilmesi ve bu kararların uygulanabilmesi taraflar için büyük önem arz etmektedir.

Her ne kadar yabancı tahkim yargılamalarında gerek uluslararası sözleşmelerle gerek yetkili kılınan tahkim merkezlerinin kuralları uyarınca gerekse mevzuattan veya tarafların tahkim sözleşmelerinde uyuşmazlığı çözüme kavuşturacak hakemlere veya hakem kurumlarına verilen yetkiler uyarınca, yabancı hakemlere de geçici hukuki tedbirler hususunda karar verebilme yetkisi tanınmışsa da bu yetkinin kullanılması pratik anlamda bir fayda sağlamaz. Nitekim yabancı tahkim hakemlerinin veya mahkemelerinin vermiş oldukları ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarının Türkiye’de uygulanabilmesi için, esasen bu karaların tenfizi gerekmektedir. Ancak geçici koruma tedbiri mahiyetinde olan ihtiyati haciz kararlarının ve ihtiyati tedbir kararlarının geçici koruma tedbiri olma özelliği ve nihai karar olmama özelliği nazara alındığında bu kararların Türkiye’de tenfizinin mümkün olamayacağı, dolayısıyla geçici hukuki koruma tedbirinden beklenen faydayı sağlayamayacağı açıktır.

İş bu yukarıda açıklanan nedenlerle alacaklıyı korumak isteyen kanun koyucu, her ne kadar taraflar arasındaki ilişkiye ilişkin tahkim sözleşmesi yapılmış olsa da Türk yargısının birtakım yetkilerini korumuştur. Nitekim Milletlerarası Tahkim Kanunun 6. maddesi “Taraflardan birinin, tahkim yargılamasından önce veya tahkim yargılaması sırasında mahkemeden ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz istemesi ve mahkemenin böyle bir tedbire veya hacze karar vermesi, tahkim anlaşmasına aykırılık teşkil etmez.” şeklindedir. Dolayısıyla taraflar arasında vaki bir tahkim anlaşması taraflardan birinin ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir hükümlerini uygulatması önünde engel değildir. Yine Tahkim yargılamasında güvenlik tedbirleri hakkında hüküm verme yetkisinin olması Türk Yargı’sının bu konudaki yetkisini ortadan kaldırmamakta ve sınırlamamaktadır.

Dolayısıyla gerek yabancı tahkim yargılaması başlamadan önce gerekse yabancı tahkim yargılaması esnasında diğer şartlar sağlanmışsa Türk Hukuk hükümlerince Türk Mahkemelerinde geçici hukuki koruma tedbirleri yönünden hüküm tesis etmesi talep edilebilecektir.

Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise Türk Mahkemelerince alınan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarının devamının ve tahkim yargılaması sonuçlanıncaya kadar ayakta kalmasının sağlanmasıdır. Zira geçici hukuka koruma tedbirleri adından da anlaşılacağı üzere geçici olup, bazı şartların sağlanması veya sağlanmaması halinde kendiliğinden veya yine mahkeme kararı uyarınca kalkabilecektir.

Bununla ilgili Milletlerarası Tahkim Kanunun 10. Maddesi “Taraflardan biri, mahkemeden ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kararı almış ise otuz gün içinde tahkim davasını açmak zorundadır. Aksi halde ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz kendiliğinden ortadan kalkar.” hükmüne havidir. Özetle eğer taraflardan birisinin talebi üzerine yabancı tahkim yargılaması öncesi Türk Mahkemeleri’nden geçici hukuki koruma tedbirlerinin biri yönünde hüküm tesis edilmişse, tedbir isteyen taraf geçici hukuki koruma tedbirine karar verdikten itibaren otuz gün içinde yetkili kılınmış yabancı tahkim nezdinde tahkim sürecini başlatmalı, süreç başlatıldığında geçici hukuki koruma tedbirine karar veren mahkemeye bildirilmelidir. Aksi halde verilen hukuki koruma tedbiri kendiliğinden kalkacaktır.

Dikkat edilmesi gerek bir diğer husus ise Türk Mahkemeleri’nce verilen ihtiyati haciz sonrası için izlenmesi gerek yoldur. Bilindiği üzere İİK 261. maddesine göre “Alacaklı, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden kararın infazını istemeye mecburdur. Aksi halde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkar.” Hükmünü havidir. Dolayısıyla ihtiyati haciz kararı alan taraf on gün içerisinde bu kararın infazını istemelidir. Aksi takdirde ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkacaktır. Peki tahkim yargılamasına başlanmadan veya tahkim yargılaması devam ederken esas takibe geçmek nasıl mümkün olacaktır? Şöyle ki, geçerli bir tahkim anlaşması varlığına rağmen genel haciz yoluyla icra takibi yapılması mümkündür. Nitekim ilamsız icra takibi bir dava olmadığından, alacaklının, tahkim sözleşmesine rağmen ilamsız icra takibi yapabilmesinde hukuken bir engel bulunmamaktadır. Yine İİK, taraflara genel haciz yoluyla takip yapmak konusunda bir hak vermiş olup, kanunda tahkim anlaşması dahil bu yönde bir kısıtlama da bulunmamaktadır.