Madencilik Şirketleri İçin Alarm Çanları: Kaynak Milliyetçiliği Tekrar Yükselişte
Türkiye, zengin doğal kaynaklarıyla madencilik sektörü için önemli bölgelerden bir tanesidir. Dünyadaki örnekleriyle kıyaslandığında Türkiye’deki madencilik sektörünün daha gelişiminin çok başında olduğu söylenebilirse de İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) 2018 yılı için hazırladığı “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” raporunun verilerine göre 9 madencilik şirketinin ilk 500 içerisinde yer alıyor olması Türk madencilik sektörünün gelişimi açısından büyük umutlar vaat etmektedir. Türkiye’nin zengin maden yataklarının Türk madencilik şirketleri açısından bulunmaz bir fırsat olduğuna kuşku yoktur. Bunun yanında yurt dışı yatırımları da madencilik şirketleri açısından göz ardı edilmemesi gereken bir konudur. Bilhassa zengin yeraltı kaynaklarıyla Afrika ve Asya, Türk yatırımcılar için dikkatle takip edilmesi gereken önemli bölgelerdir. Fakat buralarla ilgili olarak yatırımcılar tarafından kesinlikle atlanmaması gereken iki husus vardır: kaynak milliyetçiliği kavramı ve bunun yatırımlara etkisi. Genel bir ifadeyle kaynak milliyetçiliği, insanların ve hükümetlerin yaşadıkları bölgede bulunan doğal kaynaklar üzerindeki kontrolü kaybetmek istememeleri olarak tanımlanmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda kaynak milliyetçiliğinin tekrar yükselişte olduğuna işaret eden birtakım gelişmeler yaşandı. Bu gelişmeler göstermektedir ki günümüzde gerek gelişmekte olan gerekse gelişmiş ülkelerin hükümetleri vergi, çevre, yerel içerik vb. konulara ilişkin yasalarda değişiklik yapmak suretiyle kendi bölgelerindeki kaynaklar üzerindeki ekonomik ve yasal kontrolü güçlendirmenin yollarını aramaktadırlar. Bu bağlamda madenlerin ülkelerin ulusal kaynakları arasındaki önemi göz önüne alındığında, madencilik sektörünün bu milliyetçi eğilimin en öncelikli hedefi olması ise şaşırtıcı bir durum oluşturmamaktadır. Nitekim, halihazırda birkaç devlet madencilik şirketlerine ve yatırımcılarına yönelik almış oldukları tedbirleri duyurmuşlardır. Her ne kadar kaynak milliyetçiliğinin altında yatan sebepler bir noktaya kadar madenciler ve ev sahibi devletlerin hükümetleri arasında yürütülecek diyalog ve işbirliği ile dostane bir şekilde ele alınabilirse de, örnekler siyasi ve ekonomik baskıların ev sahibi hükümetleri kolaylıkla kaynak milliyetçiliğinin daha radikal formlarına yöneltebildiğini göstermektedir. Bununla birlikte bu durumun madencilik faaliyetleri üzerinde yarattığı sıkıntının çözümsüz olduğu sonucuna varılmamalıdır. Nitekim madencilik şirketleri ve bu şirketlerin yatırımcıları bazı kilit konular üzerinde gösterecekleri ihtimam sayesinde kaynak milliyetçiliğinden doğabilecek potansiyel riskleri azaltabilirler. Aşağıda bu konulardan 10 tanesine yer verilmiştir.
Bu konuya ilişkin olarak başka sorularınız olması halinde, yukarıda yer alan iletişim bilgilerini kullanarak bizimle iletişime geçebilirsiniz.
|
Alarm Bells for Mining Companies: Resource Nationalism is Once Again on the Rise
Rich with natural resources, Turkey is one of the most important regions for the mining sector. Although compared with other examples around the world the mining sector in Turkey can be said to be at the very beginning of its development, the fact that in 2018 there were 9 mining companies in the top 500 Turkish industrial enterprises according to Istanbul Chamber of Industry’s “Turkey’s Top 500 Industrial Enterprises” report promises great hopes for the development of the Turkish mining sector. There is no doubt that Turkey’s rich mineral deposits provide a unique opportunity for Turkish mining companies. Nevertheless, this circumstance should not also make mining companies overlook the issue of foreign investments. Especially with its rich underground resources, Africa and Asia are important regions that should be carefully monitored by Turkish investors. However, two things should not be overlooked by investors regarding these areas: the concept of resource nationalism and its effect on investments. In general terms, resource nationalism is defined as the unwillingness of people and governments to lose control over natural resources on their territory. The recent years have witnessed developments, which give clear signs that resource nationalism is once again on the rise. Governments of both developing and developed countries are now looking for ways to strengthen economic and legal control over resources in their territory through changes to laws relating to tax, the environment and local content. Given the important place mines hold in a country’s national resources scheme, it is not surprising that the mining sector stands as the foremost target of this nationalistic trend. Indeed, several States have already announced measures directed at mining companies and their investors. While the underlying causes of resource nationalism could (to an extend) be addressed amicably between miners and the governments of host States through improved dialogue and collaboration, the examples show that political and financial pressures can easily turn host governments to the direction of more radical forms of resource nationalism. However, the situation does not come without its solutions, and by paying attention to certain key issues mining companies and their investors could mitigate the potential risks that may arise from resource nationalism. Below are 10 of those key issues for mining companies to consider.
Should you have further questions regarding this subject, you may contact us using the contact information provided above.
|